Kıyıdan uzaklaşmak istermişçesine gölün üzerine bir dil gibi uzanmıştı mersin ağacı. Orta yaşlı adam bulunduğu sık orman ağaçlarının dallarının arasındaki göl seviyesinden biraz yüksekçe penceremsi boşluktan, inatçı ve esnek mersin ağacının üzerine oturmuş ve bacaklarını suyun içine daldırmış halde elindeki kamışın ucuna bağladığı oltasıyla balık tutmakta olan genç adamı izliyordu.
En fazla 16-17 yaşlarında gösteren genç adam, zamanın içinde kaybolmuş izlenimi uyandıran ağır hareketlerle kamışının ucundaki oltasına, boynunda asılı torbasından çıkardığı yemleri takıyor, sonra misinasına başının üzerinden geniş ve ıslıklı bir daire çizdirerek gölün ortasına doğru fırlatıyordu. Onu her defasında suya düştüğü anda bir merkezden yayılmaya başlayan ve giderek büyüyen dairelerin tam ortasına denk getirmeyi başarıyordu.
Mütemadiyen tekrar eden bu görüntüyü izlerken, orada olduğunu fark etmesine ihtimal vermediği çocuğun çok yavaş ve kararlı bir şekilde arkasına dönüp, orada olduğunu biliyor muşçasına bakışlarını kendi üzerine çevirdiğini, kapalı olan gözlerini aniden açarak gülümsediğini gördü.
Adam, nasıl fark edildiğini bilemiyordu. Çok kısa süren anlık bir şaşkınlık yaşadı. Göz göze geldiklerinde şaşkınlığı bir kat daha arttı.
”Ama…” diye fısıldadı gayriihtiyari. ”Ama bu gözler..?”
Ürkmüş ve yaşadıklarına bir anlam verme çabasındaydı. Kendisine bakan bu bir çift gözden kurtulmak istedi.
Çünkü;
Bu gözler kendisine aitti ve kendi kendisine bakıyordu, kendi gözleriydi bakan.
Adam korkuyla karışık duygularla ve zorlukla hükmedebildiği gözlerini kapattı.
Neyse ki öteki, aynı yavaşlıkta sırtını döndü. Yeniden yaptığı eyleme yönelip tekrar eski pozisyonunu aldı. Havada daireler çizen misinanın ıslık sesleri daha da tizleşmiş, üstüne üstlük bu ıslık seslerine rahatsız edici sert kırılma efektleri de katılmıştı. Durum çok huzursuz ve rahatsız edici bir hal almıştı.
Ürküten ve tedirginliğini arttıran bu seslerden bir an önce uzaklaşmak, oradan kaçmak istiyordu. Daha fazla dayanamadı, gözlerini yumdu. Kendisinden geçip derin bir uyku haline gömüldü.
***
Gözlerini açtı. Yüzünde acı vardı. Yanağında iz bırakmış olan donmuş buz kristallerinin arasındaki taze ezilmiş otların kokusunu hissetti, doğruldu.
Keskin ve ürperten esintinin insanı savunma pozisyonuna zorladığı bir günün sabahında evrende tek başına olduğu kanaatine kapılmıştı. Giderek daha da belirginleşen yanı başındaki golün üzerinden yansıyan taze gün ışığına alışmaya çalıştı.
Golün üzeri buz donmuştu. Ağır ağır gün ışığının kovmaya çalıştığı sislerin arasındaki golün belki de milyon yıllık düşmanı gölgeler, sessiz kayaların hükümranlığından bir kez daha kurtulmaya çalışıyordu. Gölün yüzeyindeki donmuş buz tabakası , ıslıklar eşliğinde sert gürültülerle çatlıyordu.
Sesler için kulaklık tavsiye ederim
(Islık sesleri ancak kulaklıkla duyulabiliyor.)